ÖZEL EĞITIMDE ANNE, BABA, ÖĞRETMEN, KARDEŞ VE ARKADAŞ OLMAK
Özel eğitim süreçlerine dâhil olacak özel bireyin ebeveyni olmak, özel yetenekliler hariç tüm aileler için büyük bir şok duygusuyla başlar. Gerçek olamayacağı inancı ile inkâr etme davranışları da ortaya çıkabilir. Hatta eşlerden, birbirlerinin ailelerinin tarihlerine bakıp suçlamaya araç olacak genetik mirasın izini bile sürenlerimiz olabilir.
Tüm bu süreçlerin yaşanması doğal olduğu kadar aynı zamanda bilimseldir de. Lakin bu süreçlerin en kısa sürede ve ders alınarak bitirilip kabullenilmesi ve olabildiğince çabuk mücadeleye başlamak gerekir. Kabullenme öncesi süreçler ne kadar uzun sürerse bir o kadar özel bireyin eğitiminde aksaklıklar olacak ve alınabilecek yollar eksik kalacaktır.
Tüm bu süreçler atlatıldı ve mücadeleye karar verildi ise aile bundan sonra ne yapmalıdır diye sorduğumuzda önerilere ne yapmamak gerektiğini söyleyerek başlamak gerek. Her şeyden önce aileler öğretmen olmaya çalışmamalıdır. Özel bireyin resmi okulundan, rehabilitasyon merkezine kadar pek çok öğretmeni olacaktır ve ihtiyacı olan şey yeni bir öğretmen değil, yegane sahip olduğu bir anne ve babanın, anne ve baba duygusunu karşılayacak duygusal ve sosyal bir olgu olan aile olacaktır. Bu çocuklarımızın en çok sorun yaşadığı alanlarda duyu davranış kontrolü ve sosyal becerilerin etkili kullanımı değil midir?
Aile çocukla zaman geçirirken her şeyden önce bilinçli olmalı ve bu bilinç doğrultusunda çocuğu ile doğru ve etkili zaman geçirmelidir. Birlikte etkili zaman geçirme mutfakta yemek yaparken yanımıza oturtulan çocukla aynı ortamda bulunmak değildir ya da televizyon dizisi izlerken çocuğa verilen yarım ağız cevaplar hiç değildir. Çocuğun ürettiği bir resmi henüz görmeden hazırladığımız ‘aferin, çok güzel olmuş’ baştan savmalarıyla da çocuğun gelişimine katkı getiremeyiz. Tüm zaman ve enerjimizi ona harcayacağımız çocuk merkezli anlar yaratmakla başlanılmalıdır.
Çocukların gelişiminin nasıl ilerlediğini bilmek, onu tanımanın ön şartıdır. Piaget’i, Buruner’i, Vygotsky’yi, Ericson’u, Kohlberg’i akademik bilgi veren bir üniversite ders konusu olarak değil, çocuğumuzu tanımamız için bize ipuçları veren nasihatçiler olarak tekrar okumalı gerçek anlamıyla ilk kez okumalıyız. Piaget’nin bir tavsiyesi için on yıllarca çalışıp binlerce çocuk gözlediğini unutmadan, Bruner’in, çocuğun gelişiminde annenin bilinçli olmasının değerini nasıl vurguladığını, Vygotsky’nin toplum ve toplumsallaşma için çocuk büyüttüğümüzü, Kohlberg’in ahlakın gelişimi için atılacak adım tavsiyelerini göz ardı ederek iyi annelik, iyi babalık yaptığımızı iddia etmek en hafif ifade ile kendimizi kandırmak olacaktır. Tek başına bu bilim adamlarını okuyup moda mod kitap çocuğu yetiştirmekte istenen sonucu vermeyebilir. Bilinçli bir aile, çocuğunun gelişim dönem ve özelliklerini bilip bunu kültürün özelliklerine göre düzenleyip değerler ile bezeyebilen olacaktır.
Genelde çocuk, özelde özel bir birey yetiştirirken ilk ve en etkili silahımız sabırdır. Sabır hem ailenin olaylara bakışını olumlu kılarken hem de özel bireye gelişimi için gerekli zaman ve imkânları sağlayacaktır. Zaman tanıma ve tekrarın anahtar olduğu özel eğitim alanında sabır ilk silahtır. Sabırsızlık ve tahammülsüzlük çocukta engelinden kaynaklı sınırlı olan öz güveni daha da düşürecek ve öz yeterlik algısını da bozacaktır. Ailenin sabır gösterebildiğinin ilk göstergesi çocuğun tüm faaliyetlerinde bitirme hazzını oluşturmaktır. Bitirme başarı duygusudur, bitirme dikkatin gelişmesidir, bir sonraki adıma geçebileceğinin işaretidir.
İkinci temel aracımız ve aynı zamanda sonucun diğer bir anahtarı ise tutarlıktır. Annenin kendisiyle tutarlı olması, çocuğa kural öğretmek ve kişilik oluşturmakta önemlidir. Babanın kendi içinde tutarlı olması ‘benim zamanımda yoktu’ safsatalarıyla tavizkârlıktan uzak durma olacaktır. Anne ve babanın birbirleriyle tutarlı olması suiistimal için fırsat kollayabilen çocuklara öz disiplin ve sorumluluk kazandırmada etkili olacaktır. Nine ve dede olan evlerde bu aile büyüklerinin de tutarlıktan payını alıp ‘dile benden ne dilersen’ tutumlarından vazgeçip toruna ulaşacak birkaç faydalı yol öğrenmenin zamanı geldi de geçiyor bile.
Özel bireylerin kardeş ve arkadaş ilişkilerinde de bu paydaşlara büyük görev düşmektedir. Birçok ülkede öğrenci sayısı üç yüzlerde olan bir özel okulda, özel eğitime ihtiyaç duyan birey sayısı yüzden fazla olabilirken ve özel eğitime ihtiyacı olan tüm bireylerin kardeşleri de aynı okulda eğitim alırken, bizde neden kardeşinin bulunduğu okulda olmak istemeyen çocuklar oluyor diye sorarsak, cevabı yine aile ve toplumun o çocuğa verdiği örtük mesajlarda bulabiliyoruz. Basit bir bilgilendirme ve hazırlıkla kolayca kabulünü ve gelişimini sağlayabileceğimiz bu çocukları genel eğitim sınıflarına neden entegre etmede zorluklar yaşayabiliyoruz. Farklıkları kabul ve saygı, inanç ve değerlerimizin temelini oluştururken en küçük farklılıklarımızın bile soruna dönüşmesi ironik değil midir? Arkadaşları ve ailelerinin tepkisiyle kaynaştırma ortamından uzaklaştırılan her özel birey tarihi derinliğimize ve kadim medeniyet anlayışımıza ihanet olacaktır.
Görme engelli bir bireyin manevi liderliğine güvenip ardında ibadetini yapan, onun yaşamını kolaylaştırmak için evinin yakınına mescit inşa eden bir Elçi’nin mesajını yanlış mı anlıyoruz yoksa? Her çocuk özeldir diye izlediğimiz filmlerde gözyaşı döküp en küçük farklılığı olan çocuğu dışlayan olmak davranışsal bir tezat değil midir? Unutulmamalıdır ki farklılığı olan her bireyle geçirilen zaman, geliştirilen kişisel özellikler olarak dönecektir. Farklılıklara saygının gelişimi tüm ailelerde, mutlu birey ve mutlu ailenin oluşmasına katkı getirecek ve mutlu bir topluma adım atılmış olacaktır.
Hem genel eğitim hem de özel eğitimde çalışan öğretmenler özel bireyler için bir başka anahtar unsurdur. Doğru yapılan eğitim sanattır. Öğretmende usta bir sanatçı olmalı ve ortaya çıkacak her çocuk için başyapıt hassasiyeti göstermelidir. Öğretmenler, planladıkları sürenin sonunda ortaya çıkacak öğrenci resimlerini hayal etmeli ve bu resimleri model olarak kullanan bir Anadolu kadını edasıyla ilmek ilmek halıya dokur gibi her ders saatini verimli kullanabilmelidir. Eğitim, yeri gelir iğne ile kuyu kazmak, yeri gelir karıncanın hacca gitmesi gibidir, çaba ile ürüne dönüşür. Eğitimde, devletin ve bireyin uzak amaçlarına ulaşabilmesi verimli geçecek her ders saatinin birleşimiyle oluşacaktır. Bu kusursuz resmin oluşması sanatçının, yani öğretmenin rehberliği olmadan mümkün değildir. Ürünü ortaya çıkaracak öğretmenlerin profesyonel olabilmeleri kendi alanını iyi tanıma ve terminolojisini etkili kullanma ile mümkündür. Tıpkı ailelerde olduğu gibi tutarlı olmak öğretmenlik başarısı içinde gereklidir. Bir öğrenci için geçerli olan müsamaha her öğrenci için geçerli olmalıdır. Bugün kural olan yarın göz ardı edilmemeli ve süreklilik sağlanmalıdır. Ayrıca öğretmenliğin sadece anlatmadan ibaret olmadığı, çocuğa yaşantılar sağlamanın gerçek öğretmenlik olduğu göz ardı edilmemelidir. Çocuklar, yaparak yaşayarak öğrenir. İbni Haldun’un deyimiyle çocuğun aklı gözlerindedir ve her şeyi somutlaştırmak bizim görevimizdir. Mevlâna’nın deyimiyle bir gözün gördüğünü bin söz anlatamazken hâlâ sözden ibaret eğitim yapmaya çalışırsak tarihin bizi, günü geldiğinde yargılayacağını göz ardı etmiş oluruz, hataya ve gaflete düşeriz.
Dr. Öğr. Üyesi Süleyman ARSLANTAŞ
Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi