Otizmli bireylerden 6.5 yaşındaki Yiğit Ali Bal’ın annesi Gülten Bal, yaşadıkları zorlu süreci anlattı. Hiçbir zaman umudunu yitirmediğini belirten anne Bal, “Ne olursa olsun sen bu çocuğu doğurduysan bu çocuğun sonuna kadar yanında olacaksın. Sevgi ve ilgi olacak” dedi
Otizmli bireylerden bir tanesi de Yiğit Ali Bal. 6.5 yaşındaki Yiğit Ali Bal’a otizm teşhisi yaklaşık 2.5 yaşlarındayken konuldu. Otizm teşhisi konulduktan sonra her ailede olduğu gibi Bal ailesinde de bir yıkım olsa da, aile pes etmeyerek kısa sürede toparlanmasını bildi. Özellikle Yiğit Ali’nin annesi Gülten Bal, Yiğit Ali’nin daha iyi bir hayat sürebilmesi için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıydı. Bu kararlılıkla otizmle ilgili araştırmalar yapan anne Bal, vakit kaybetmeden Yiğit Ali’nin eğitimini sağlamak amacıyla çeşitli kurum arayışlarına girdi. Umudunu hiçbir zaman yitirmeyen anne Bal, Yiğit Ali’nin bu noktada en büyük destekçisi oldu. Pozitif ve umutlu yaklaşımıyla Yiğit Ali’ye büyük katkılar sağlayan anne Bal, Yiğit Ali’yi tanıyarak, onun neyi sevdiğini, neye kızdığını anlamaya çalıştı. Bu yolla eğitimine katkı sağlamayı hedefleyen anne Bal, eğitim kurumlarının da yardımıyla büyük bir aşama kaydetmiş durumda. Yiğit Ali’nin ilk zamanlardaki hırçın tutumunu eğitimle düzelirken, Bal ailesi daha iyi olabilmesi için mücadele ve azimden vazgeçmiyor.
1 SENEMİZ AĞLAMAKLA GEÇTİ
6.5 yaşındaki Yiğit Ali’nin annesi Gülten Bal, Yiğit Ali’ye otizm teşhisi konulma sürecini ve sonrasında yaşadıklarını anlattı. Yiğit Ali’nin 2.5 yaşlarındayken konuşmadığını, bunun için doktora gittiklerini belirten anne Bal, sözlerini şöyle sürdürdü, “Çocuk doktoru bu konuşmamayı televizyona bağladı. Televizyonu ortadan kaldırdık ama çocukta garip garip hareketler de vardı. Mesela anlamsız gülüyordu. Biz çocuk filan diye çok önemsemedik. Ama sonrasında Yiğit Ali’yi bir çocuk psikoloğuna götürdük. Orada Yiğit Ali ismine tepki vermedi, doktor otizm teşhisi koydu. Ben otizmin O’sunu bile bilmiyordum. Down Sendromlularla karıştırdım o yüzden çocuğumun da çekik gözlü olacağını düşünüyordum ama çocuğum normaldi, “neden çekik gözlü değil” diye kendi kendime soruyordum. Sonra internete baktık otizmin ne olduğunu öğrendik. Zor bir süreç olduğunu öğrendik. Ama biz şokta olduğumuz için neyin ne olduğunu çok fazla idrak edemedik. Birkaç gün sonra neyin ne olduğunun farkına vardık çok üzüldük, yıprandık. 1 senemiz zaten ağlamakla geçti.”
EĞİTİM SÜRECİ HIZLI BAŞLADI
Yiğit Ali’nin otizmle ilgili eğitim sürecini hızlı bir şekilde başlattıklarını söyleyen anne Bal, sözlerine şöyle devam etti, “Otizmin ne olduğunu öğrendikten sonra hemen kurum araştırmaya başladık. İlk adaptasyonla başladık. Hocaların talimatlarını uyguluyorduk. Ben hep ne yapabilirim diye çok çabaladım. Kitap okuyarak, seminerlere katılarak, bol bol video izleyerek yeni arayışlar içine girdim. Otizmli diğer bireylerin ailelerine sordum. Ama bunda gördüm ki, her otizmli bireyin tepkileri, davranışları farklılık gösteriyor. Benim çocuğumun tepki gösterdiği bir şeye başka bir çocuk tepki göstermeyebiliyor. Ya da tam tersi. Bu nedenle başka ailelerin uygulamalarını kendi çocuğumda uygulamadım. Çocuğu iyi tanıyarak, ona sevgi göstererek, umudunu kırmayarak elimden geleni yapmaya başladım. Oğlumda yeni yeni gelişmeler görünce azmim daha da arttı. Ailelerimizin bu konuda çok bir yardımını görmedik. Tabi gelip Allah’ın hikmeti gibi sözlerle teselli ettiler. Fakat tesellinin karın doyurmayacağını anladık. Bize boş sözler değil de icraat lazımdı. Ama biz bu desteği görmedik. Ben hiçbir zaman sağın solun lafına aldırış etmedim. Bu sırada eşim yurtdışına 1 seneliğine çalışmaya gitti. Ben burada yalnız kaldım. Ailemin desteği olmadan bu süreci atlatmaya çalıştık. Konuşması yoktu ama babasının gitmesinden çok etkilendi. Konuşmaya başladığında ilk cümlesi “Baba gel” oldu. Bu cümleyi kurduktan sonra konuşmasını artırmak için çaba gösterdim. Görsel malzemelerle kelime çıkarması için uğraştım. İlk sesli harfleri çıkarmaya başladı. Şimdi her şeyi biliyor. Adaptasyon eğitiminde çocuk sürekli masa başındaydı ve 2 senenin sonunda ağlamaya başladı. Hırçınlaşmaya başladı. Bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydık. Biz de burada artık durmanın bir anlamı yok diyerek buradan çocuğumuzu aldık. Farklı bir arayış içine girmemiz gerektiğini düşündük. Çünkü ben evde oğluma ders çalıştırırken adaptasyon kurumuyla aynı gitmiyorduk. Çünkü ben oğlumda şunu fark ettim; yeniliklere açık bir çocuktu, yenilikleri arıyordu. Kurumda hep aynı şeyleri tekrarlıyorlar. Sonrasında Ankara’ya filan gittim. Farklı bir ortamda, farklı yöntemlerle eğitim almaya başladı. SOBE’ye de spor ve yüzme için geliyoruz.”
BÜYÜK GELİŞİM SAĞLADI
Yiğit Ali’nin aldığı eğitimlerle büyük gelişim sağladığını belirten anne Bal, bundan dolayı çok mutlu olduğunu söyledi. “İlk 3 sene çok büyük sıkıntılar yaşadık ama şimdi bunun mükafatını gördük” diyen anne Bal, ilk zamanlar yaşadıkları sıkıntıları şöyle anlattı, “Şimdi makas kullanabiliyor inat etmiyor. Bu çocukların ilgiye sevgiye ihtiyacı var. Çocuk ağladı diye üf demeyeceksin, daha güçleneceksin. Çocuğu iyi tanımak lazım, moralini yüksek tutmak lazım. Ben her zaman özgüveni yerinde olan bir insanım bu nedenle çevredekilerin sözüne kulak asmadan bu çocuk iyi bir yere gelebilecek şekilde eğitebileyim tek amacım bu. Ulaşım araçlarını çocuğum kullanamıyordu. Biz ilk zamanlar arabayı kullanmıyorduk, Yiğit Ali insan içine girsin diye otobüse, tramvaya bindiriyordum. İlk 3 kere ağladı sonrasında alıştı. Şimdi tramvaya biniyor düğmeye basıyor. Ben ayrı yerde duruyorum o ayrı yerde duruyor farklı insanlarla iletişime geçiyor. Tıraş olamazdı ağlardı, şuan tıraş olabiliyor. Kalem tutamazdı şuan kalem tutabiliyor. Ben bir şeyleri öğretirken görsel materyallerle öğretmeye çalıştım. Eskiden arabanın önüne kendini atardı, neyin ne olduğun bilmezdi. Boş bir arazide “araba geliyor, araba geliyor” diyerek uyarılar yaptık şimdi araba görünce korkuyor kendini çekiyor. Bisiklet süremiyordu burada bisiklet sürmeyi de öğrendi. Konuşma biraz daha ilerlerse daha iyi olacak.”
MÜZİĞİ ÇOK SEVİYOR
Yiğit Ali’nin ablasıyla olan ilişkilerine de değinen anne Bal, “Ablasıyla ilişkisi çok iyi. İlk zamanlarda bazı sorunlar oldu tabi. Ama şimdi ablasıyla kovalamaca oynuyor hopluyor, zıplıyor. Yiğit Ali yanlış bir şey yaptığı zaman ablasının bağırmasına izin vermiyoruz ama doğruyu da gösteriyoruz. Yiğit’e de aynı muameleyi yapıyoruz, ablasına da” dedi. Yiğit Ali’nin ilgileriyle ilgili bilgi veren anne Bal, “Müziği çok sever. Her telden dinler. Kalemi çok sever. Yazı yazmayı, boya yapmayı çok seviyor. Görsel olan her şeyi çok seviyor. Her gün yeni yeni şeyler gelişiyor. Yiğit Ali suyu çok seviyor, atı çok seviyor. İlgi duyduğu şeyler bu ama iler ki zamanlarda mutlaka bu ilgiler daha da netleşecektir” diye konuştu. Otizmli ailelere tavsiyelerde bulunan anne Bal, otizmli kabullenmek gerektiğinin altını çizdi. Bu durumu kabullenmemenin kimseye bir fayda sağlamayacağını söyleyen anne Bal, şöyle devam etti, “Ne olursa olsun sen bu çocuğu doğurduysan bu çocuğun sonuna kadar yanında olacaksın. Bu noktada çocuğu iyi tanımak gerekiyor. Sevgi ve ilgi olacak. Kendi doğrularından vazgeçmeyeceksin. Şu ne yapmış, bu ne yapmış diye bakmayacaksın. Sen inanıyorsan gerisi Allah’a kalmış. Benim çocuğum ağır olmuş hafif olmuş önemli değil. Kendi kendine yetebilir noktada olsun yeter. Kendi ayakları üstünde durabilsin, okuma yazması olsun, iyi kötü bir işi olsun yeter.” Otizmle mücadelede sadece anne-baba değil, toplumdaki herkese görevler düştüğüne dikkat çeken anne Bal, “Sadece anne, babayla olmuyor. Herkesin üzerine düşeni yapması lazım. Anne çok direniyor. Ben güçlü bir anneyim pes etmiyorum. Bol bol dua ediyor emek veriyorum. Her zaman umutlu oluyorum, umudumu kaybetmiyorum. O yüzden her şey ailelerde bitmiyor. Okullardaki öğretmenler, müdürler, amirler de nitelikli olması lazım. Nitelikli insanlar yetişirse nitelikli çocuklar doğar. Hiç kimse yanımızda olmuyor, biraz destek bekliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’na imza kampanyası başlattım bu konuda. Aileler umutsuz ama bence hiçbir aile umudunu kırmasın” diye konuştu.