• SOBE VAKFI
  • ‘Umudunuzu kaybetmeyin!’
  • SOBE VAKFI
  • ‘Umudunuzu kaybetmeyin!’

8 yaşındaki küçük Sami’ye 1,5 yaşında otizm teşhisi konuldu. Teşhisin ardından geçen süre zarfında çeşitli eğitimlerden ve rehabilitasyon sürecinden geçen Sami, büyük aşamalar kaydetti. Şuanda SOBE’de eğitimine devam eden Sami’nin annesi ise otizmli çocukların ailelerine “Umudunuzu kaybetmeyin” çağrısında bulunuyor.

8 yaşındaki Sami, Selçuklu Otizmli Bireyler Eğitimi (SOBE)’de eğitim gören otizmli bireylerden biri. 1 yaşında konuşmaya başlayan, henüz o yaşlarda herhangi bir sorunu olmayan Sami, 1,5 yaşına geldiğinde konuşmayı kesti. Biranda konuşmayı kesen Sami’de bir sorunlar olduğunu anlayan aile, doktora gitme yoluna gitti. Birkaç doktor gezdikten sonra, küçük Sami’ye otizm teşhisi konuldu. Otizmin ne olduğu bilmeyen aile, önce büyük üzüntü yaşadı. Otizmi öğrenen aile, küçük Sami için neyin iyi olacağına dair araştırmalara koyuldu. Ailenin 3. ve en küçük çocuğu olan Sami, farklı rehabilitasyon merkezleri ve eğitmenler yardımıyla eğitimler görmeye başladı. SOBE’nin tamamlanıp hizmete girmesiyle eğitimlere SOBE’de devam eden Sami’nin gelişiminde büyük başarılar elde edildi. Şuanda sadece sosyalleşme konusunda bir sorun yaşayan Sami, bu sorunu da aşarsa otizmi yenmiş olacak.  İLK

DUYDUĞUMDA ÇOK KÖTÜ OLDUM 

8 yaşındaki Sami’nin annesi, otizmle ilgili teşhisin konulması ve sonrasında yaşadıkları sorunlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Otizmle ilgili garip bir tesadüf yaşadığını anlatan anne, “Otizmle ilgili bilgim yoktu ama reklamlarda SOBE’nin yazısını görmüştüm. Orada bir çocuk vardı, kendi çocuğuma benzettim. Benim çocuğumdaki farklılığı 1,5 yaşında hissettim. Konuşuyordu, 1 yaşında başladı konuşmaya. Konuşmayı bıraktı 1,5 yaşında. Kesinlikle ses bile çıkarmıyordu. Boş boş duvarlara bakmaya başladı. Benden de git gide uzaklaşmaya başladı. Üçüncü çocuğum Sami. Çocuğumdaki bu soğukluk beni çok etkiledi. Doktora götürdük psikiyatriste, doktor bir şeyi olmaz, 2 yaş sendromu bu dedi ve kalabalığa çıkarmamı tavsiye etti. 2 ay sonra kontrole gelmemizi istedi. 2 ay boyunca doktorun tavsiyelerini yaptık. Hiçbir değişiklik olmadı, git gide Sami benden uzaklaşıyordu. Tekrar götürdük doktora, bu çocuk farklı dedim. Testler yapıldı falan. Her şey normal çıktı sonra başka bir hastaneye götürdük orada incelemeye alındı. Bazı testlerden sonra bana sorular soruldu onları cevapladık. Sonra doktor otizm teşhisi koyduk dedi. Ben anlamadım ne olduğunu, çok kötü oldum. Önce ölümcül bir hastalık sandım. Doktora ne olacak diye sordum. Doktor da eğitilebileceğini söyledi. Ama çok çabalayacaksınız dedi. Sonra eğitimlere götürmek için internette araştırmaya başladım. SOBE’nin temeli atılıyordu o dönemde. SOBE’nin billboarddaki reklamı geldi aklıma oradaki çocuğu kendi çocuğuma benzetmiştim ben çok kötü oldum” diye konuştu. 

SOBE GİBİ YERLER ARTMALI 

Teşhisin ardından Sami’nin eğitimiyle ilgili süreci anlatan anne, şunları söyledi, “Araştırmalar sonucunda özel eğitim uzmanları, danışmanlar bulduk. Birkaç kez gittik, onlar da ilgilendiler. Kreşe götürmemiz gerektiğini söylediler yaşıtlarıyla olması için. Kreşlere gittik ve kreşler almıyordu. Birine sadece oyun saatinde gelsin diyerek alıştık. Yavaş yavaş kreşe alıştırdık. Evde de eğitimine özen gösteriyorduk. Kitaplar okuduk, internetten araştırmalar yaptık. Çocuğumu gözlemledim ne yapabiliyor, neyi seviyor? Oyunu çok seviyordu, yemeği çok seviyordu. Onlara göre alıştırmalar yapmaya başladım. Çevremizden ve araştırmalar sonucunda aldığımız yardımlarla birlikte Sami’ye bir eğitim modeli geliştirdik. Daha sonra SOBE ile karşılaştık.  Geldik burada terapiler açıldı, eğitime başladı. Yüzmeden faydalandık. Burada yüzme terapisi aldı. Öğretmeni, eğitmeni çok ilgili. Bizi anlayan annelerle birlikteyiz, yönetimle birlikteyiz. Vakıf Başkanımız, Belediye Başkanımız bizimle çok ilgili. O kadar iyiler ki kendinizi evde gibi hissediyorsunuz. Bir de bizim evimize çok yakın. Evden çıkıyorum 2 dakikada geliyoruz. Türkiye’nin diğer yerlerinde SOBE gibi eğitim yuvalarından herkesin yararlanmasını istiyorum. Buraya gelemeyenlere Allah nasip etsin. Bütün şehirlerde SOBE gibi yerlerin olmasını isteriz.”

SOBE’YLE SAMİ GÜLMEYE BAŞLADI

Sami’nin 3. Çocukları olduğunun bilgisini veren anne, Sami’nin abisi ve ablası ile çok iyi anlaştıklarını söyledi. “Ablası zaten yardımcı öğretmen gibi. Onla çok ilgileniyor” diyen anne, “Elini bıraktığın an kalıyorsun. Bu yüzden çabamızı hiç düşürmüyoruz” dedi. SOBE’nin Sami’ye büyük katkılarının olduğuna değinen anne, şöyle devam etti, “Diğer gittiğimiz merkezlerde çocuğum hiç gülmezdi. SOBE’ye geldiğinden beri gülerek geliyor. Onlar mutlu olunca biz de mutlu oluyoruz. İlkokul 1. Sınıfa da gidiyor. Okuma yazmayı öğrendi. Bir masanın ayakları gibiyiz. Öğretmen olmasa olmuyor, eğitmen olmasa olmuyor, anne-baba olmasa olmuyor. Davranış eğitimini daha çok öne aldılar. Konuşması, sosyalliğini sağlamaya çalışıyorlar. Sosyalliğini aşmak üzereyiz. İletişimi çok zayıf. İletişim sorununu da aşarsak zaten biz otizmi yendik diyorum. Yardım isteyip de bize yardım edenler sayesinde büyük aşama kaydettik ve otizmi yendik diyorum ben. Bir aşama kaldı o da iletişim aşaması onu da yenersek çok güzel olacak. Buranın eğitiminden çok çok memnunum. Buradaki sistem hiç aklıma gelmezdi. SOBE bizim en güzel giysimiz. Burada etkinliklerimiz oluyor. Özel günlerde kutlamalar yapıyorlar. Her zaman biz buradayız.”

FARKINDALIK OLUŞTURULMALI 

Otizmle ilgili farkındalık oluşturulması gerektiğini kaydeden anne, bu konuda ailelerin yalnız bırakılmaması ve desteklenmesi gerektiğini savundu. Otizm konusunda herkesin bilinçli olması gerektiğini söyleyen anne, “Devletimizin böyle çocuklara ilgi gösteren sınıf öğretmenlerine ödül vermesi lazım. Bir çocuğu topluma kazandırdığı için o öğretmenin yüceltilmesi lazım. O yücelecek ki biz de yücelelim. Basın yayın kuruluşlarının da farkındalık konusunda destek vermeleri gerekiyor. Kamu spotlarıyla otizmle ilgili iyi yönde bilgiler verilebilir” diye konuştu. 

UMUDUNUZU KAYBETMEYİN!

Küçük Sami’nin annesi, otizmli bir çocuğu olan diğer ailelere de altın değerinde tavsiyelerde bulundu. Otizmli çocuğu olan anne-babalara seslenerek “umudunuzu kaybetmeyin” diyen anne, çocukları için ellerinden geleni yapmaları gerektiğini söyledi. Otizme savaş açmak için ailelerin çocuklarını çok iyi tanımaları gerektiğine dikkat çeken anne, şu bilgileri verdi, “Kalabalığa götürün ama kısa tutun. Bir alıştırma sürecine girsinler. Çocuklarını gözlemlesinler, Çocuğun tiklerini, öfke nöbetleri neden çıkıyor onu öğrensinler. Nasıl yatıştırabilirim konusunda yardım alsınlar. İnsanlardan uzaklaşmasınlar. Her insanı ben bilgi ağacı gibi düşünüyorum. Karşındaki insandan bir şey öğrenebilirsin. Bir teyzeden, bir öğretmenden bir şey öğrenebilirsin. Kaçarak olmuyor. Çocuğumuzu hazırlamak için önce markaja alacağız, çocuğumuzu inceleyeceğiz sonra uygulayacağız. Mesela benim oğlum kıyafetini giyemezdi. Danışmana gittim dokuları çok gelişmemiştir masaj yapın dedi. Masaj yaptım. Mesela Sami bana bakmıyordu ismini söylediğim zaman. Sami bana nasıl bakar, dikkatini nasıl çekerim diye birçok ses tonunu denedim. Çünkü ses tonu bile önemli. Sağlıklı beslenmeye özen göstermemiz gerekiyor. Çocuğu çok gözlem yaparak, öğrenmeliyiz. Deneme-yanılma yöntemi ile bazı şeyleri kavramamız gerekiyor. Otizmli çocuklar konuşmaz, beden dilini kullanır. Çocuğumu çevreye, çevreyi çocuğa ayarlamamız gerekiyor. Sevgiyle, öpmeyle, oyuncakla, parkla, hediyeyle sana bağlanacak. Bağlandıktan sonra artık komut bekliyor yani eğitime hazır haline geliyor. Eğitimini de karakterine göre, yaşına göre alabildiği kadar vereceğiz. Aynı yerde saymayacağız, durmayacağız. Beklediğiniz az orada kalıyorsunuz. Kademe kademe öğrenip diğer adıma geçeceksiniz. Sosyallikten de koparmayarak bunu götüreceksiniz. Çocuktaki coşkuyu besleyeceğiz, coşkuyu bitirmeyeceğiz.”